Dijital haklar ve teknoloji etiği alanında son yıllarda birçok kurum ve kuruluş, dijital dünyadaki belirsizlikleri aşmak için “Lighthouse İlkeleri” adını verdikleri kılavuz ilke setleri yayımlamıştır. “Lighthouse” (deniz feneri) metaforu, bu ilke setlerinin karanlıkta yol gösteren sabit bir ışık gibi hareket etmesini simgelemektedir. Gartner gibi danışmanlar, yapay zeka gibi yeni teknolojiler konusunda tüm kurumlara kendi “lighthouse” ilkelerini oluşturmalarını tavsiye etmiştir. Bu kapsamda hem sivil toplum örgütleri, düşünce kuruluşları ve akademik inisiyatifler hem de şirketler ve resmî kurumlar çeşitli ilke rehberleri ortaya koymuştur.
Bu yazıda, “Lighthouse İlkeleri” başlığıyla yayımlanan önemli örnekler incelenerek kapsamları, odak noktaları, hedef kitleleri ve uygulama biçimleri ele alınmakta; bu ilkelerin dijital haklar, etik teknoloji kullanımı, hesap verebilirlik, kullanıcı hakları, şeffaflık ve dahil edicilik gibi konularla ilişkisi analiz edilmektedir. ayrıca kamuoyunda ve uzman çevrelerde bu ilkelere yönelik tepkiler, eleştiriler ve alternatif yaklaşımlar da değerlendirilmiştir.
“Lighthouse” İlke Setlerine Genel Bakış
Lighthouse ilkeleri genellikle dijital teknolojilerin sorumlu ve hak temelli kullanımını sağlamak amacıyla belirlenen yüksek düzeyli prensiplerdir. Bu ilkeler, teknolojinin tasarımından kullanımına kadar rehberlik ederek olası zararları önlemeyi ve faydaları maksimize etmeyi hedefler. Dünyanın farklı bölgelerinde ve sektörlerinde öne çıkan “Lighthouse” ilke girişimleri şunlardır:
Kurumsal ve Sektörel İlkeler
Bazı şirketler ve sektör birlikleri kendi lighthouse ilkelerini tanımlamıştır. Örneğin uluslararası bir hukuk firması olan MinterEllison, yapay zekanın sorumlu kullanımına yönelik “aI Lighthouse Principles and Guidelines” adlı ilkeler geliştirmiştir. Firma, bu ilkelerin hesap verebilirlik, gizlilik, güvenlik, açıklanabilirlik, veri yönetimi ve önyargıların giderilmesi gibi kritik konuları kapsadığını vurgulamıştır. Bu ilkeler, kurum bünyesindeki tüm çalışanlar, iş ortakları ve danışmanlar için bağlayıcı iç rehber niteliğindedir ve firmanın yapay zeka kullanımında değerlerine sadık kalmasını sağlamayı amaçlar. Benzer şekilde medya ve yayıncılık sektöründe 26 örgütün bir araya gelerek yayımladığı “Küresel Yapay Zeka İlkeleri” dokümanı da fikrî mülkiyet, şeffaflık, hesap verebilirlik, kalite ve bütünlük, adalet, emniyet, tasarım ve sürdürülebilirlik gibi unsurları içeren kapsamlı prensipler ortaya koymuştur. Bu ilkeler, haber ve yayıncılık kuruluşlarının yapay zeka sistemlerini sorumlu bir şekilde geliştirmesi ve uygulaması için rehberlik etmektedir.
Sivil Toplum ve Düşünce Kuruluşları
Dijital haklar alanında çalışan STÖ’ler ve düşünce kuruluşları da çeşitli ilke bildirgeleriyle lighthouse görevi gören rehberler sunmuştur. Örneğin, içerik moderasyonu ve ifade özgürlüğü konusunda Santa Clara İlkeleri, sosyal medya platformlarına şeffaflık, hesap verebilirlik ve kullanıcı itiraz mekanizmaları konusunda yol gösteren önemli bir ilkeler dizisidir. İlk kez 2018’de sivil toplum girişimiyle açıklanan bu ilkeler, 2021 güncellemesiyle büyük platformların da dahil olduğu geniş bir istişare sonucunda güçlendirilmiştir.
Yine ifade özgürlüğü prensiplerini belirleyen Manila İlkeleri (2015) çevrimiçi aracı hizmet sağlayıcıların sorumluluğuna ilişkin uluslararası sivil toplumun benimsediği temel ilkeleri tanımlamıştır. Bu tür ilkeler STÖ’ler tarafından hazırlanıp yayımlanmakla birlikte, hedef kitleleri hükümetler ve özel sektördür; yani dijital hakları korumaya yönelik politikaların ve şirket uygulamalarının bu rehber ilkelere uygun şekilde şekillenmesi amaçlanır.
Buna benzer şekilde World Wide Web Vakfı öncülüğünde hazırlanan Web için Sözleşme (Contract for the Web), hükümetler, şirketler ve bireyler için ayrı ayrı prensipler belirleyerek internetin açık, güvenilir ve herkes için erişilebilir kalmasını hedefleyen kapsamlı bir çerçeve sunmuştur. akademik camiada ise Montreal Deklarasyonu (2018) gibi belgeler, yapay zeka etiğine ilişkin halkın katılımıyla belirlenen prensipleri ortaya koyarak teknoloji geliştiricileri ve politika yapıcılara ışık tutmuştur.
Uluslararası ve Resmî Girişimler
Hükümetler ve uluslararası kuruluşlar da dijital dönüşüm sürecine yön vermek üzere ilke bildirgeleri yayınlamaktadır. avrupa Birliği, 2022’de kabul ettiği avrupa Dijital Haklar ve İlkeler Bildirgesi ile dijital toplumda gözetilecek temel değerleri ilan etmiştir. Bu deklarasyon, dijital dönüşümün insan merkezli, kapsayıcı, sürdürülebilir ve güvenli olması gerektiğini vurgulayan altı ana ilke etrafında şekillenmektedir: İnsanın merkeze konulması; Dayanışma ve dahil edicilik; Tercih özgürlüğü; Dijital kamu alanına katılım; Güvenlik ve emniyet; Sürdürülebilirlik . aB Komisyonu bu belgeyi, dijital çağda avrupa değerlerine uygun bir yol haritası olması amacıyla hazırlamış ve belge “herkes için bir referans noktası” olarak tanımlanmıştır . Benzer şekilde Birleşmiş Milletler bünyesinde hazırlıkları süren Küresel Dijital Mukavelesi de (Global Digital Compact) tüm paydaşların üzerinde uzlaşacağı dijital ilke ve hakları belirlemeyi amaçlamaktadır. ayrıca Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 2021’de Yapay Zekanın Etik Kullanımına Dair Tavsiye Kararı’nı üye ülkelere rehber olarak sunmuş, böylece evrensel etik ilkelerin (insan haklarına saygı, ayrımcılık yapmama, kapsayıcılık, çevresel sürdürülebilirlik vb.) somut uygulamalara yansımasını teşvik etmiştir. Ulusal düzeyde bazı hükümetler de benzer rehberler yayımlamıştır: Örneğin avustralya hükümeti “Yapay Zeka Etiği İlkeleri” belirlemiş; aBD’de Beyaz Saray “Yapay Zeka Haklar Bildirgesi” taslağı ilan etmiş; Birleşik Krallık hükümeti ve NIST (aBD Ulusal Standartlar Enstitüsü) gönüllü yapay zeka yönetim çerçeveleri geliştirmiştir. Bu resmî girişimler, politika yapıcılar ve teknoloji geliştiriciler için yol gösterici olmakla birlikte, yaptırım gücü düzenlemeler kadar kuvvetli olmayan, ancak ortak bir vizyon oluşturmayı hedefleyen lighthouse niteliğinde belgelerdir.
Yukarıdaki örnekler, “Lighthouse İlkeleri” kavramının farklı aktörler tarafından benimsendiğini göstermektedir. Kimi zaman doğrudan bu adla (örneğin bir şirketin “Lighthouse İlkeleri” diye andığı iç rehberler), kimi zaman da fiilen bu işlevi gören ilke bildirgeleri şeklinde karşımıza çıkan bu dokümanlar, genellikle benzer tematik odaklara sahiptir. aşağıda, bu ilkelerin kapsamı, odaklandıkları değerler, hedefledikleri kitleler ve uygulanma yöntemleri karşılaştırmalı olarak incelenmektedir.
Kapsam ve Odak Noktaları
Lighthouse ilkelerinin kapsamı, belgeyi yayımlayan kuruluşun misyonuna ve ilgili teknoloji alanına göre değişir. ancak genel olarak dijital teknolojilerin insan haklarına duyarlı, etik, adil ve güvenilir şekilde geliştirilip kullanılmasını sağlayacak geniş ilkeler manzumesini içerirler. Örneğin aB’nin Dijital İlkeler Bildirgesi tüm dijital ekosistemi kapsayan bir çerçeve sunarken (internet erişiminden yapay zekaya kadar), Santa Clara veya Manila İlkeleri gibi sivil toplum rehberleri daha spesifik konulara (içerik moderasyonu veya aracı sorumluluğu gibi) odaklanmıştır. Kurumsal ilkeler ise genelde şirketin faaliyet alanına özgü risk ve değerleri kapsar. MinterEllison örneğinde ilke seti, bir hukuk firmasının yapay zeka kullanımıyla ilgili en kritik etik risklerini (veri gizliliği, güvenlik, ayrımcılık ihtimali, hataların açıklanabilirliği gibi) kapsayacak şekilde tasarlanmıştır .
Ortak Odak Temaları: Birçok lighthouse ilke seti, özünde benzer etik değerleri vurgular. Montreal aI Ethics Institute tarafından derlenen bir çalışmaya göre, dünya genelinde farklı kurumlarca yayımlanmış 84 yapay zeka etik ilkesi belgesinin %87’sinde “şeffaflık”, %81’inde “adalet ve tarafsızlık”, %71’inde “zarar vermeme (non-maleficence)” ve “hesap verebilirlik/sorumluluk” ilkeleri yer almıştır . Yine yarıdan fazlasında “mahremiyet” ve “fayda sağlama” değerleri vurgulanmıştır . Bu veriler gösteriyor ki dijital etik ilkelerinin odak noktaları arasında:
Şeffaflık: algoritmaların ve şirket politikalarının açıklığı, karar süreçlerinin izlenebilir olması, kullanıcıların bilgilendirilmesi. (Örnek: Santa Clara İlkeleri’nin temel maddesi, platformların içerik moderasyonu kararlarına dair şeffaf raporlar yayımlamasıdır.)
Hesap Verebilirlik ve Sorumluluk: Teknoloji üreten ve kullanan aktörlerin yaptıkları tercihlerden sorumlu olması, hataların telafisi için mekanizmalar kurulması. (Örnek: MinterEllison, aI ilkeleri doğrultusunda bir Yapay Zeka Yönetişim Komitesi kurarak iç denetim mekanizması oluşturmuştur. Benzer şekilde birçok şirket, etik ihlalleri önlemek için iç yönergeler ve eğitimler getirmiştir.)
Adalet ve Dahil Edicilik: Dijital ürün ve hizmetlerin herkese eşit fayda sağlaması, toplumsal veya ırksal önyargıları pekiştirmemesi, dezavantajlı grupların gözetilmesi. (Örnek: Google’ın 2018’de açıkladığı aI İlkeleri arasında adil olmayan önyargıların önlenmesi maddesi bulunur; aB Dijital İlkeler Bildirgesi’nde “teknolojinin bölmek yerine birleştirmesi, herkesin dijital dünyaya erişimi ve dijital becerilerinin olması” vurgulanmıştır .)
Gizlilik ve Kullanıcı Hakları: Kullanıcıların kişisel verilerinin korunması, rızalarının alınması, çevrim içi ortamda temel haklarının (ifade özgürlüğü, bilgiye erişim vb.) güvence altına alınması. (Örnek: avrupa dijital ilkelerinde “çevrim içi hakların çevrim dışı haklarla aynı düzeyde korunması” ilkesi vardır ; keza birden çok yapay zeka etik kılavuzu, GDPR gibi yasal çerçevelere atıf yaparak mahremiyetin merkezi önemini vurgular.)
Güvenlik ve Emniyet: Dijital sistemlerin güvenilir, emniyetli ve hatalara veya kötüye kullanıma karşı dayanıklı olması. Özellikle yapay zeka konusunda “zarar vermeme” ilkesiyle, otonom sistemlerin fiziksel ve psikolojik güvenliğe tehdit oluşturmaması amaçlanır. (Örnek: IEEE’nin Etiğe Uygun Tasarım ilkeleri mühendislik süreçlerinde güvenlik kontrollerini ön planda tutar; yayıncılık sektörünün aI ilkeleri “kullanıcı güvenliği”ni temel prensiplerden biri saymıştır .)
İnsan Kontrolü ve Müdahalesi: Birçok ilke seti, önemli karar süreçlerinde insan onayının veya kontrolünün bırakılmamasını salık verir (özellikle yapay zeka için). ayrıca kullanıcıların dijital hizmetler üzerinde daha fazla kontrol ve seçenek sahibi olması, otomatik sistemlere karşı itiraz hakkı da bu kapsamda değerlendirilebilir. (Örnek: aB Bildirgesi “vatandaşların verileri üzerinde kontrol sahibi olmasını” ve yapay zeka ile etkileşimde güçlendirilmiş kullanıcılar olmasını hedefler .)
Sürdürülebilirlik: Daha yeni bazı ilke çerçeveleri, dijital teknolojilerin çevresel ayak izini ve iklim sürdürülebilirliğini de gündeme almaktadır. Örneğin BM ve aB belgelerinde yeşil dijital dönüşüm vurgusu yapılır; yayıncılık sektörü ilkelerinde sürdürülebilir kalkınma boyutu belirtilmiştir .
Yukarıdaki temalar, farklı kurumların lighthouse ilkelerinde tekrar eden ortak odaklardır. Bunun yanında sektör veya konu bazlı spesifik odaklar da bulunabilir: Örneğin yayıncılık sektörünün aI ilkeleri, diğerlerinden farklı olarak fikrî mülkiyet haklarının korunması ve içerik bütünlüğü konularını özellikle vurgular ; bir şehir koalisyonu olan Cities for Digital Rights (Dijital Haklar için Şehirler) girişimi ise kamusal dijital altyapının herkes için erişilebilir ve güvenli olması üzerine eğilir. Dolayısıyla her ilke seti kendi bağlamına göre bazı öncelikli konular belirlese de, nihai amaç olarak dijital teknolojinin insan onuruna ve haklarına uygun hizmet etmesini sağlama ortak paydasında buluşurlar.
Hedef Kitle ve Uygulama Biçimleri
Lighthouse ilkelerinin hedef kitleleri, belgenin niteliğine göre değişiklik gösterir. Bazıları doğrudan şirket içi rehber olarak hazırlanırken, bazıları geniş paydaş gruplarına çağrı niteliğindedir:
Şirketler ve Çalışanlar: Özellikle kurumsal olarak benimsenen ilkeler, ilgili şirket veya kurumun çalışanlarını, yöneticilerini ve iş ortaklarını hedefler. Örneğin MinterEllison’un Yapay Zeka Lighthouse İlkeleri doğrudan firmanın tüm personeline ve hatta hizmet sunduğu müşterilere yönelik sorumluluklarını kapsayacak biçimde uygulanmaktadır . Bu tür durumlarda ilkeler, kurum içi politika belgesi statüsündedir; çalışan eğitimleri, etik kurullar, denetimler ve prosedürlerle hayata geçirilir. Büyük teknoloji şirketleri de benzer şekilde kendi ilke beyanlarını (her ne kadar “lighthouse” terimini kullanmasalar da) uygulama kılavuzlarına dönüştürmeye çalışmaktadır: Örneğin Google 2018’de duyurduğu aI İlkeleri doğrultusunda proje değerlendirme süreçlerini güncellediğini açıklamıştır; Microsoft, “Sorumlu Yapay Zeka İlkeleri” çerçevesinde bir iç etik komite ve araçlar geliştirmiştir. Şirket odaklı ilkelerin uygulanmasında başarı, genellikle üst yönetimin desteği, kurum kültürüne entegrasyon ve düzenli izleme ile mümkün olmaktadır. Nitekim Gartner analistleri, bir kuruluşun değerlerine uygun belirlenmiş bu tür “lighthouse” ilkelerin günlük karar alma süreçlerine yerleştirilmesinin, belirsiz durumlarda yön gösterici bir pusula işlevi göreceğini belirtmektedir .
Politika Yapıcılar ve Devletler: Birçok ilke bildirgesi, hükümetlere ve yasa koyuculara yol göstermek üzere tasarlanmıştır. Örneğin AB Dijital Haklar ve İlkeler Bildirgesi doğrudan bağlayıcı bir yasa olmasa da avrupa genelinde dijital politika oluştururken referans alınması hedeflenen bir çerçevedir . Bu belge, aB kurumlarına ve üye devletlere dijital dönüşüm projelerinde vatandaş haklarını ve avrupa değerlerini merkeze alma sorumluluğunu hatırlatır. Yine Freedom Online Coalition (Çevrimiçi Özgürlük Koalisyonu) tarafından 2023’te yayımlanan Dijital Çağda İnsan Hakları için Donör İlkeleri, uluslararası kalkınma yardımı sağlayan hükümet kurumlarını hedef alır ve dijital teknolojilere yapılan yardımların hak ihlallerine yol açmamasını sağlamak için bir kılavuz sunar . Bu tür ilkeler, kamusal politikaların tasarımında kullanılmak üzere devlet aktörlerine yönelik hazırlanır ve genellikle çok paydaşlı istişareler sonucunda ortaya çıkar.
Küresel Şirketler ve Platformlar: Bazı ilke setleri doğrudan teknoloji devlerini ve çevrimiçi platformları hedef alır. Sivil toplum tarafından geliştirilen Santa Clara İlkeleri, Facebook, Google, Twitter gibi büyük sosyal medya şirketlerine içerik kaldırma ve hesap kapatma süreçlerinde belirli şeffaflık ve kullanıcılara itiraz hakkı tanıma standartları getirmeyi amaçlamış; bu şirketlere yönelik bir çağrı ve ölçüt listesi sunmuştur. Benzer şekilde 2015 Manila İlkeleri, internet aracı hizmet sağlayıcılarına yönelik evrensel sorumluluk prensipleri önererek hem şirketlere hem de onları düzenleyecek hükümetlere yol gösterici olmuştur. Bu ilke bildirgeleri, geniş koalisyonlar tarafından desteklenerek teknoloji şirketleri üzerinde kamuoyu baskısı oluşturmayı ve en iyi uygulamaların benimsenmesini hedefler. Nitekim, Santa Clara İlkeleri’nin ilanından sonra bazı büyük platformlar şeffaflık raporlarının kapsamını genişletmiş ve topluluk standartlarını kullanıcılara daha açık iletişim kurmaya başlamıştır; bu da ilkelerin dolaylı da olsa uygulama bulduğuna işaret eder.
Genel Kamuoyu ve Kullanıcılar: Bazı ilkeler ise hem bilinç artırma hem de kullanıcılar nezdinde bir hak talebi aracı olarak kamuoyunu hedefler. Örneğin Web için Sözleşme, sıradan internet kullanıcılarını da bir paydaş olarak görüp onlara da bazı sorumluluklar (örn. çevrimiçi ortamda saygılı davranmak, dezenformasyona karşı duyarlı olmak gibi) atfederken, esasen kullanıcılara “dijital dünyada bunları talep etme hakkınız var” mesajı vermiştir. Keza şehirlerin Dijital Haklar Bildirgeleri (örn. Barselona, amsterdam ve NYC’nin başlattığı girişim) şehir sakinlerine yönelik bir taahhüt sunarak kentte dijital hakların korunacağına dair güvence vermektedir. Bu yolla ilkeler, kullanıcıları da dijital ekosistemin aktif bir bileşeni olarak konumlandırıp onların farkındalığını ve katılımını artırmayı amaçlar.
İlkelerin Uygulanma Biçimleri de aktöre göre değişir:
Gönüllü Taahhütler: Çoğu lighthouse ilkesi, hukuki yaptırım gücü olmayan, gönüllü taahhüt veya etik kod şeklindedir. Örneğin bir şirketin ilan ettiği yapay zeka ilkeleri, şirket içinde bağlayıcı olsa da dış denetime tabi değildir; firmanın şeffaflığı ve hesap verebilirlik kültürü uygulamanın ciddiyetini belirler. Bu durum, bazı eleştirilere neden olmaktadır (aşağıda ele alınacak). Benzer şekilde uluslararası ilke bildirgeleri (aB, BM vb.) genellikle “yumuşak hukuk” (soft law) niteliğindedir; uygulama, ilgili kurumların iyi niyetine ve sivil toplum baskısına bağlıdır.
Entegrasyon ve İzleme Mekanizmaları: İlkelerin etkili olması için bunların somut prosedürlere çevrilmesi gerekir. Örneğin bir şirket, ilkeleri uygulamak için çalışan eğitim programları, etki değerlendirmeleri, karar algoritmalarına etik kontrol noktaları ve periyodik iç denetimler tesis edebilir. MinterEllison örneğinde, firma ilkelere uyumu sağlamak için yapay zeka kullanımında kısıtlar ve onay süreçleri belirlediklerini, ayrıca teknoloji kullanım politikasına bu ilkeleri entegre ettiklerini ifade etmiştir . Sektörel ilkeler için sektör dernekleri, üyelerinden bu ilkelere uyum raporları isteyebilir ya da en iyi uygulamaları paylaşan çalışma grupları kurabilir. Kamu politikası düzeyindeki ilkeler için ise, ilkelerin gerçek etki yaratması genellikle onları takip eden yasal düzenlemeler veya stratejilerle olur. Nitekim aB’nin dijital ilkeleri bildirgesinin, birliğin Dijital On Yıl hedefleri ve mevzuatı (örn. Dijital Hizmetler Yasası, Yapay Zeka Yasası taslağı) ile desteklenerek hayata geçirilmesi beklenmektedir.
Güncelleme ve Uyarlanabilirlik: Teknoloji alanı hızla değiştiği için bu ilkelerin statik olmayıp güncellenebilir şekilde tasarlanması önemlidir. Birçok kuruluş, ilke setlerinin “canlı belgeler” olduğunu, teknoloji ve toplumsal ihtiyaçlar geliştikçe revize edileceğini not düşmüştür . Örneğin, Santa Clara İlkeleri ilk yayımlandıktan üç yıl sonra gelişen ihtiyaçlara göre güncellenmiştir; UNESCO’nun yapay zeka tavsiyeleri her dört yılda bir gözden geçirilecektir. Bu esneklik, ilkelerin güncelliğini ve uygulanabilirliğini korumasına yardımcı olur.
Özetle, Lighthouse İlkeleri’nin hayata geçirilmesi büyük ölçüde ilgili aktörlerin iradesine ve çok paydaşlı iş birliğine dayanmaktadır. İlkeler bazen şirket içi kılavuzlar şeklinde doğrudan kurumsal uygulamalara dönüşürken, bazen de yalnızca bir “yön gösterici ışık” olarak kalmakta, somut aksiyonlar için baskı unsuru işlevi görmektedir.
Dijital Haklar ve Etik ile İlişkisi
Lighthouse ilkeleri özünde dijital hakların korunması ve teknoloji etiğinin somutlanması amacını taşır. Bu ilke setlerinin içeriği incelendiğinde, dijital haklar söyleminde önemli yer tutan kavramların merkezi bir konumda olduğu görülür:
İnsan Hakları Temelli Yaklaşım: Pek çok ilke bildirgesi, evrensel insan hakları belgelerine atıf yapmakta veya bunları dijital çağa uyarlamaktadır. Örneğin Freedom Online Coalition’ın Donör İlkeleri, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Birleşmiş Milletler İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri gibi metinlere dayandığını açıkça belirtir . Bu da dijital alanda benimsenen ilkelerin, ifade özgürlüğü, mahremiyet, ayrımcılık yapmama, bilgiye erişim gibi temel hakların uzantısı olarak görüldüğünü gösterir. Başka bir deyişle, lighthouse ilkeleri dijital hakları soyut bir ideal olmaktan çıkarıp uygulanabilir prensiplere dönüştürme gayretidir. Örneğin bir ilke belgesi “herkesin internete erişim hakkı vardır” diyorsa, bu hakkı hayata geçirmek için ağ tarafsızlığından kırsal alanlara altyapı götürmeye kadar somut politikaları teşvik eder.
Etik Teknoloji Kullanımı: Bu ilkeler, teknolojinin etik dışı kullanımını önlemeyi hedefler. Yapay zeka etiği rehberlerinde sıkça vurgulanan “zarar vermeme”, “adalet”, “şeffaflık” gibi değerler, teknolojinin tasarımcı ve uygulayıcılarına sürekli bir etik kontrol mekanizması sağlamayı amaçlar. Örneğin şirketler için hazırlanan bir yapay zeka etik kılavuzu, geliştiricilere algoritmalarında ayrımcılığa yol açabilecek hataları tespit etmeyi ve düzeltmeyi öğütler; pazarlama ekiplerine kullanıcıların verilerini suistimal etmeme konusunda sınırlar çizer. Bu yönüyle lighthouse ilkeleri, teknoloji profesyonellerinin meslek etiği kodları gibidir. IEEE’nin “Etiğe Uygun Yapay Zeka” inisiyatifi veya aCM’nin yazılım mühendisliği etik kodları da aslında benzer ilkeler sunarak pratikte etik teknoloji kullanımını sağlamaya çalışır. ayrıca kullanıcı hakları açısından bakıldığında, bu ilkeler kullanıcıların teknoloji üzerinde daha fazla söz sahibi olması gereğine işaret eder: Örneğin aB ilke bildirisindeki “vatandaşların dijital dünyada kendi kaderlerini tayin edebilmesi” prensibi, kullanıcıların büyük platformlar karşısında güçlendirilmesi (veri taşınabilirliği, açık standartlar, kullanıcı tercihlerini kolayca uygulayabilme vb.) fikrini destekler.
Şirket Hesap Verebilirliği: Özellikle büyük teknoloji şirketlerinin toplumsal etkisi arttıkça, bu şirketlerin kendi kendini düzenlemesi yetersiz bulunmakta ve kamusal hesap verebilirlik talepleri yükselmektedir. Lighthouse ilkeleri, şirketlerin hesap verebilirliğini artırmanın bir yolu olarak görülmüştür. Örneğin Santa Clara İlkeleri, doğrudan sosyal medya şirketlerine uygulanacak şeffaflık ve itiraz prosedürü kriterleri getirerek bu platformları kamuoyu önünde hesap verebilir kılmayı amaçlar. Ranking Digital Rights gibi girişimler de büyük şirketlerin politikalarını yıllık olarak bu tür ilkelere göre değerlendirip puanlamakta, böylece sivil toplum baskısıyla hesap verme mekanizması yaratmaktadır. Bir diğer boyut, şirketlerin kendi açıkladıkları ilkelere uymaları konusunda hesap verilebilir olmalarıdır. Google, amazon, Microsoft gibi firmalar son yıllarda yapay zeka veya dijital haklar ilkeleri benimsemiştir; ancak bu ilkelerin ihlali durumunda ne olduğu eleştirilmektedir. Örneğin Google’ın 2018’de açıkladığı aI ilkeleri arasında “zararlı veya gözetim amaçlı silah teknolojileri geliştirmeyeceğiz” maddesi yer almıştır. ancak sonrasında şirketin bu ilkeyi ne kadar uyguladığı tartışma konusu olmuştur; 2020’de Google etik yapay zeka ekibinin önde gelen ismi Timnit Gebru’nun şirket içi eleştirileri sonrası işine son verilmesi, şirketin ilan ettiği etik değerlere bağlılığı konusunda kamuoyunda güvensizlik yaratmıştır. Bu gibi vakalar, şirket ilkelerinin söylemde kalmaması, gerçekten hesap sorulabilir ve denetlenebilir olması gerektiğini ortaya koymuştur. Bazı uzmanlar, şirketlerin gönüllü etik ilkeler benimsemesini olumlu ancak yetersiz görmekte; bunların dışarıdan bir denetime tabi olması veya hukuki çerçevelere dayanması gerektiğini savunmaktadır . aksi takdirde “etik yıkama” (ethics washing) denilen ve şirketlerin yalnızca görünürde etik ilkelere sadık kalıp pratikte bildiğini okuduğu durumlar ortaya çıkabilir .
Kullanıcı Hakları ve Dahil Edicilik: Lighthouse ilkeleri çoğunlukla kullanıcıların dijital ortamdaki hak ve menfaatlerini korumaya yöneliktir. Örneğin içerik moderasyonu ilkeleri, kullanıcılara adil muamele (ifade özgürlüğü sınırlarının dar yorumlanmaması), haberleşme uygulamalarında uçtan uca şifreleme ilkesinin savunulması, çocukların çevrimiçi korunması, engelli bireylerin dijital hizmetlere erişiminin sağlanması gibi bir dizi kullanıcı odaklı hakkı destekler. Dahil edicilik, hem bu hakların toplumun her kesimi için geçerli olmasını (dijital uçurumun kapatılması, cinsiyet eşitliği, engelli erişimi), hem de ilke setlerinin oluşum sürecine farklı paydaşların katılımını ifade eder. Montreal Deklarasyonu gibi belgeler hazırlanırken halkla istişare edilmesi, farklı sosyo-ekonomik grupların görüşlerinin alınması bu nedenle önemsenmiştir. Dahil edicilik aynı zamanda teknoloji geliştirme süreçlerinde çeşitliliğin artırılmasını, azınlık gruplarının sesine kulak verilmesini de içerir. Birçok ilke belgesi, teknoloji sektöründeki temsil çeşitliliğinin (örneğin kadınların, Küresel Güney’in, etnik azınlıkların) artmasının, daha adil ve kapsayıcı ürünler ortaya çıkması için şart olduğunu vurgular.
Özetle, Lighthouse ilkeleri dijital haklar ve etik teknoloji kesişiminde konumlanır. Bir yandan kullanıcı haklarını ve insan haklarını dijital çağda somut prensiplere dönüştürürken, diğer yandan şirketlere ve devletlere bu hakları gözeterek hareket etmeleri için etik pusula sağlar. Şeffaflık, hesap verebilirlik, dahil edicilik gibi kavramlar, bu ilkelerin hem içeriğinde hem de hazırlanış biçiminde kendini göstermektedir. ancak bu ilkelerin gerçek hayatta ne derece etkili olduğu, büyük ölçüde benimsenme durumlarına ve kamuoyu tarafından ne kadar sahiplenildiğine bağlıdır.
Benimsenme, Tepkiler ve Alternatif Yaklaşımlar
Lighthouse ilkelerinin ortaya çıkışı, büyük ölçüde dijital dünyadaki sorunlara karşı artan farkındalık ve tepkinin sonucudur. Kamuoyu ve uzmanlar, bu ilke çerçevelerine genel olarak olumlu fakat temkinli yaklaşmaktadır:
Benimsenme ve Yayılma: Birçok kuruluş kendi alanındaki ilkeleri benimseyerek bunları birer standart haline getirmeye çalışmıştır. Örneğin 2018’de ilan edilen Cities for Digital Rights bildirgesi kısa sürede dünya çapında 50’den fazla şehir tarafından imzalanmış ve şehir yönetimleri arasında dijital haklar konusunda işbirliği başlamıştır. Yine, Santa Clara İlkeleri açıklandığında Facebook, Twitter gibi şirketlerin temsilcileri bu diyaloğa katılmış; 2021 güncellemesini hem STÖ’ler hem şirket temsilcileri birlikte şekillendirmiştir. Bu, ilke setlerinin zamanla daha geniş çevrelerce benimsendiğini ve çok paydaşlı normlar haline gelebildiğini göstermektedir. aB Dijital İlkeler Bildirgesi de aB üyesi ülkelerce siyasi düzeyde onaylanmış ve aB, küresel ortaklarıyla etkileşiminde bu ilkeleri tanıtmayı planlamıştır . Şirket cephesinde ise, gönüllü ilkeleri ciddi şekilde uygulayan firmalar örnek teşkil etmektedir: IBM’in 2020’de yüz tanıma teknolojilerindeki etik sorunlar nedeniyle bu alandaki faaliyetlerini durdurma kararı, şirketin sorumlu teknoloji prensiplerine bağlılığını göstermiş ve rakip firmalara da baskı oluşturmuştur. Microsoft ve Google gibi firmalar, etik ilkelere uyum için dışarıdan uzmanların yer aldığı danışma kurulları oluşturmuş, her yıl ilerleme raporları yayınlamaya başlamıştır. Tüm bunlar, lighthouse ilkelerinin fiiliyatta bir hesap verme kültürü oluşturabildiği durumlara işaret etmektedir.
Kamuoyu ve Uzman Yansımaları: Genel kamuoyu, teknoloji kaynaklı skandallar (örneğin Facebook-Cambridge analytica veri skandalı, yapay zeka sistemlerinde ortaya çıkan ayrımcılık örnekleri, vb.) sonrasında şirketlerin ve devletlerin sorumluluk almasını talep etmiştir. Lighthouse ilkeleri bu taleplere yanıt olarak ortaya çıktığında, medya ve kamuoyu bunları genellikle iyi niyetli adımlar olarak karşılamıştır. Örneğin Google’ın aI ilkeleri veya Microsoft’un “önce güven” sloganlı prensipleri açıklandığında basında olumlu bir yankı bulmuş; şirketlerin nihayet sorumluluk aldıkları yönünde yorumlar yapılmıştır. Bununla birlikte uzmanlar ve dijital hak savunucuları, sadece ilke ilan etmenin yeterli olmayacağını sık sık dile getirmiştir. New Yorker gibi yayınlarda, şirketlerin “kendi kendini düzelteceğine güvenmenin” gerçekçi olmadığı, esasen bu ilkelerin bağlayıcı regülasyonlarla desteklenmesi gerektiği vurgulanmıştır. akademik araştırmalar, ortada bir “etik ilkeler balonu” oluştuğunu, son birkaç yılda yüzlerce ilke belgesi yayımlanmasına rağmen somut değişimlerin sınırlı kaldığını not etmektedir . Montreal aI Ethics Institute değerlendirmesinde, onlarca ilke belgesi arasında birleşik bir küme aramanın faydalı ancak tek başına yetersiz olduğu, asıl meselenin bu ilkelerin pratiğe nasıl yansıtılacağı olduğu belirtilmiştir . Uzmanlar ayrıca, evrensel gibi sunulan ilkelerin bazen güç dengelerini göz ardı edebildiğini, Küresel Güney’in veya marjinal grupların perspektiflerinin yeterince dahil edilmediğini de eleştirmektedir . Örneğin yapay zeka ilkelerinde “dayanışma” prensibinin çok az belgede yer alması (%7) ve “onur” kavramına az vurgu yapılması, eleştirmenlerce Batı merkezli bir bakışın işareti olarak yorumlanmıştır .
Eleştiriler – “Etik Yıkama” ve Yaptırım Eksikliği: Lighthouse ilkelerine yönelik en yaygın eleştiri, bunların bağlayıcılık taşımayan iyi niyet beyanları olarak kalma riskidir. Sivil toplum aktörleri, özellikle büyük şirketlerin ve devletlerin bu ilkeleri ilan ettikten sonra unutmaya meyilli olabildiğini, bunu bir halkla ilişkiler aracı şeklinde kullanabildiğini ifade etmektedir. Bu durum “etik yıkama” (ethics washing) olarak adlandırılmaktadır . Carnegie Council tarafından yapılan bir tanımda etik yıkama, “şirketin adil ve insan haklarına saygılı aI sistemleriyle gerçekten ilgilendiğini abartarak göstermesi, bunu da eleştirileri yumuşatmak veya düzenlemeleri geciktirmek için yapması” şeklinde tarif edilmiştir . Bazı eleştirmenler, şirketlerin bu yolla sert regülasyonların önüne geçmeye çalıştığını, “biz zaten gönüllü kurallar koyduk” diyerek bağlayıcı kuralları engellemeye çalışabileceğini savunur . Nitekim avrupa’da yapay zeka etik ilkelerinin yoğun şekilde tartışıldığı 2018-2019 döneminde, somut yasal düzenlemelerin gecikmesi eleştirilmiş ve sonunda aB, 2021’de kapsamlı bir Yapay Zeka Tüzüğü (aI act) tasarısıyla gönüllü ilkeleri regülasyona dönüştürme yoluna gitmiştir. Eleştirilerin bir diğer odağı, uygulama eksikliğidir: Bir ilke belgesi yayımlandıktan sonra bunun uygulanmasını izlemek için çoğu zaman bağımsız bir denetim mekanizması bulunmaz. Örneğin aB Dijital İlkeler Bildirgesi, genel olarak olumlu karşılansa da bazı yorumcular tarafından “çok gürültü koparıp aslında yeni bir şey getirmeyen” bir adım olarak nitelendirilmiştir . Verfassungsblog’da yayımlanan bir değerlendirme, bildirgenin esasen mevcut hakları ve aB mevzuatını yeniden ifade ettiğini, somut yükümlülükler getirmediğini vurgulayarak bunun “fazla bir değişim yaratmayabileceği” eleştirisini yapmıştır. Yine Open Future adlı düşünce kuruluşunun analizi, bildirgenin dijital kamusal alan kavramını dahil etmesini önemli bir yenilik saysa da genel itibariyle aB’nin dijital dönüşüm vizyonunu daha toplum odaklı hale getirme konusunda yetersiz kaldığını belirtmiştir . Bu eleştiriler, ilke setlerinin gerçek dönüşüm için tek başına yetmeyebileceğini, güçlü politika araçlarıyla desteklenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Alternatif Yaklaşımlar: Lighthouse ilkelerine alternatif demek doğru olmasa da, bunları tamamlayıcı veya bunların yerine önerilen yaklaşımlar da tartışılmaktadır. Bir kesim uzman, doğrudan yasal düzenlemeler ve bağlayıcı standartlar getirilmesinin, gönüllü etik ilkelerden daha etkili olacağını savunur. Örneğin, Avrupa Dijital Haklar İnisiyatifi (EDRi) gibi STÖ’ler, aB’nin gönüllü ilkeler yerine doğrudan yaptırım gücü olan net kurallar koymasını talep etmiş ve bu doğrultuda Dijital Hizmetler Yasası, Dijital Pazar Yasası gibi kapsamlı mevzuatların çıkarılmasını olumlu karşılamıştır. Yine, Birleşmiş Milletler’in “iş dünyası ve insan hakları” çerçevesinin teknoloji şirketlerine uyarlanması (OHCHR’nin B-Tech projesi bu yönde çalışmalar yürütmektedir) alternatif bir yaklaşım olarak görülür; bu yaklaşım şirketlerin hukuken olmasa da teamül hukuku gereği insan haklarına saygı yükümlülüğü altında olduğunu vurgular. Teknik alanda ise, etik prensipleri süreç odaklı araçlara dönüştürme çabaları vardır: Örneğin NIST’in Yapay Zeka Risk Yönetimi Çerçevesi, etik ilke başlıklarını alıp bunları somut risk değerlendirme ve azaltma adımlarına çevirmektedir. Bu tür araçlar, ilkelerin uygulamaya geçirilmesini kolaylaştırdığı için ilkelerin kağıt üstünde kalmasına karşı bir çözüm olarak lanse edilir. Son olarak, bazı uzmanlar çok paydaşlı yönetişim mekanizmaları kurulmasını önerir – yani, etik ilkelere uyumu izleyecek, ihlalleri raporlayacak ve gerektiğinde yaptırım veya düzeltici önlemler önerecek bağımsız kurullar (devlet, STÖ, akademi ve şirket temsilcilerinden oluşan). Bu, klasik anlamda bir “alternatif” olmayıp ilkeleri anlamlı kılacak bir uygulama modeli sunmaktadır.
Sonuç
“Lighthouse İlkeleri”, dijital çağda hem yol gösterici hem de hesap sorulabilirlik yaratıcı araçlar olarak ortaya çıkmıştır. Sivil toplum kuruluşlarından ulusüstü kurumlara, özel şirketlerden akademik platformlara kadar geniş bir yelpaze tarafından benimsenen bu ilkeler, dijital hakların korunması ve teknolojinin etik kullanılmasına dair ortak bir dil oluşmasını sağlamıştır. Kapsamları farklılaşsa da özünde insan hakları, demokrasi, şeffaflık, adalet ve dahil edicilik gibi evrensel değerleri dijital dünyaya rehber kılma amacı güderler. Bu ilkeler sayesinde teknoloji devlerinin uygulamaları mercek altına alınmış, hükümetlerin dijital politikaları vatandaş hakları ekseninde tartışılmaya başlanmış, kullanıcılar kendi hak taleplerini daha net dile getirir olmuştur.
ancak raporda da ortaya konduğu üzere, Lighthouse ilkeleri sihirli değnek değildir. Kamuoyu ve uzmanlar, bu ilkelerin etkili olabilmesi için samimi bir irade ve somut adımlar ile desteklenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. aksi takdirde, sadece kağıt üzerinde kalan ilkeler güven erozyonuna yol açabilir. Dolayısıyla bir politika önerisi geliştirilirken, bu ilkeler sağlam bir temel olarak alınabilir ancak üzerine güçlü uygulama mekanizmaları inşa edilmelidir. En iyi pratikler, farklı aktörlerin deneyimlerinden süzülerek ortak ilkelere dönüştürülebilir; fakat bunların hayata geçmesi için şeffaf takip, sivil toplum katılımı ve gerektiğinde yaptırım boyutunun da düşünülmesi gerekir.
Kaynaklar:
MinterEllison. “aI Innovation at MinterEllison” – Yapay zekaya ilişkin kurum içi yenilikler ve aI Lighthouse ilkeleri: https://www.itnews.com.au/news/minterellison-sets-up-own-ai-copilot-603200
WaN-IFRa. “Global Principles for aI” – Küresel yayıncılık sektörünün yapay zeka ilkeleri basın duyurusu: https://wan-ifra.org/2023/09/global-principles-for-artificial-intelligence-ai/?ref=lorcandempsey.net
Lorcan Dempsey. “Generative aI and libraries: seven contexts” – Gartner’ın “lighthouse principles” kavramına atfı: https://www.lorcandempsey.net/generative-ai-and-libraries-7-contexts
Montreal aI Ethics Institute. “The Proliferation of aI Ethics Principles: What’s Next?” – 84 farklı etik ilke setine dair meta-analiz: https://montrealethics.ai/the-proliferation-of-ai-ethics-principles-whats-next
Freedom Online Coalition. “Donor Principles for Human Rights in the Digital age” – İnsan hakları temelli dijital yardımlar için hükümet ilkeleri: https://freedomonlinecoalition.com/donor-principles-for-human-rights-in-the-digital-age
Avrupa Komisyonu. “European Declaration on Digital Rights and Principles” – aB dijital ilkelerinin tanıtımı: https://digital-strategy.ec.europa.eu/en/factpages/digital-rights-and-principles
Alek Tarkowski (OpenFuture). “Digital Principles: The Digital Public Space is still a largely empty promise” – aB Dijital İlkeleri taslağına eleştirel bakış: https://openfuture.eu/blog/digital-principles-the-digital-public-space-is-still-a-largely-empty-promiseCarnegie Council. “Ethics washing” tanımı – Şirketlerin etik ilke beyanlarını kötüye kullanma riskine dair açıklama: https://www.carnegiecouncil.org/explore-engage/key-terms/ethics-washing